Bumerang - Yazarkafe
Sorunlarımız var! - Basit Ekonomi

Sorunlarımız var!

Ders verme konusunda tabii ki kendimi yetkin görmüyorum. Çünkü hala çözemediği sorunları varken insan nasıl ders verebilir. Kung fu filmlerindeki ustaları düşünün. Onlara hollywood filmlerinden seyirciye yansıtlımşı en önemli özellik: Adam aşmış kanka sırrı çözmüş. Nereden anladık? Çünkü bir sorunu yok.
Hep de içimizde bir özenme durumu vuku bulur bu adamları görünce. Aslında satacan evi arabayı... dimi... Çıkacan dağa... oh...
Modern insanın, bu mazlum şehir insanının, dertsizi olmaz mı peki? Olur. Bence pekala olur. Hatta yeri gelir o Kung Fu ustasına öğreti bile verir.
Çocukluğumda Üstün Dökmen'in 'Küçük Şeyler' adlı programını çok izlerdim. Gerçekten de küçük şeylerin hayatımızda geniş çaplı yönler verdiklerine de inanıyorum. Size bir kaç keşfetmiş olduğum küçük sırlardan bahsedeceğim.
1) Sinemada tiyatroda yada geniş izleyici kitlesi ile izleyeceğim herhangi bir gösteride. Bulduğum ilk sessizlikte kendi telefonumu çaldırırım. Böylece insanlar telefonlarını kapatmaları yada sessize almaları gerektiğini hatırlarlar.
2) İnmiş olduğum minibüsün kapısını kol kasımla iter son anda kuvvetimi bileğime veririm. Bilekle kapanan kapı ses çıkarmaz, içeridekileri rahatsız etmez, sonradan gelecek olanın kapıyı açabilmesini de sağlar :) üstelik doğru dürüst kapanır.
3) Her yemeği yaptıktan sonra 5 dakika soğumasına bırakırım. Aslında bunu soğumak olarak değerlendirmiyorum. Kimya mutfaktan çıkmadır. Kimyanın en büyük oluşumu reaksiyonlar ile sağlanır. Tanımış olduğum bu 5 dakikalık zaman yemeğin reaksiyonunun tamamlanması ve tadının oturması için gereklidir.
4) Yıkanırken ilk olarak tüm vücudumu iyice ıslatır. Sonra duşun altından çıkar 3 dakika başka bir şeyle uğraşırım. Diş fırçalama, traş olma yada şarkı söyleme. Bu süre zarfında vücuduma nüfuz eden su derimi kabartır. Böylece kese attığım zaman vücudumdaki kir daha kolay çıkar. Bir de duştan sonra tüm vücudumu soğuk suyla yıkayarak derimin gerilmesini ve diri kalmasını sağlarım.
5) Korktuğum ve sevmediğim şeyleri yapmaktan zevk duyarım. Bu hayata yeni bir algı oluşturmamı sağlar. Korktuğum şeyleri yapmaya çalışırken vücudumun salgıladığı adrenalin bünyede bir çok gençleşme yapılandırmasını ve farklı duyuları tetikler. Algı değişir, vizyon değişir. Sevmediğim şeylerde yaşadığım bastırılmış bir anda çözülüverir. Nefis ıslah edilir.
6) Sabahları dişlerimi sol elim ile fırçalarım. Bu beyinde uyumuş yanları uyandırır. Alzheimer a birebirdir. Gün içinde değişik açılar görmenizi ve bakış açınızın da genişlemesini sağlar. Bunun bir ileriki safhası sol el ile yazı yazmak veya resim olmasa da karalamalar yapmaktır. Şöyle diyebilirim ki kalemi veya herhangi bir aracı sol elinize aldığınızda hayata bir de soldan bakarsınız.
7) Sık sık çocukluğuma dair o 'Saçmalama oğlum nasıl hatırlicaksın o yaşları?' dedikleri yaşları hatırlamaya çabalarım. Beni bir bütün olarak hissettirir. Bunun için sürekli çağrışımlar uygularım. O yılların şarkılarını dinler yada çocukluğumda olan firmaların tarihlerini, reklamlarını araştırırım. İnsana bir öz güven ve kimlik kazandırır.
8) Kişiliğimdeki bozuklukları yadırgamam. Fakat bunların sebeplerini geçmiş deneyimlerinden hangisinde bulunduğunu araştırırım. Bunun için kendi içimde yapacağım yolculukta öncelikle dürüst hatta çoğu yerde kendime acımasız olurum. Bununla yüzleşmek beyni ve mental dayanıklılığı güçlendirir.
9) Yatarken kesinlikle odamın ışık almamasına dikkat ederim. Atalarımızın ışıksız çağlarındaymış gibi yatarım. Ve uyurken kaşlarımı çatan kaslarımı gevşetir ve sadece bir tek şey düşünürüm. Tavanı camekanlı olan, etrafta boş beyaz kağıtların uçuştuğu rafları bomboş bir kütüphane. Bu benim çabuk uykuya dalmamı ve o gece rüya görmemi sağlar. Aynı zamanda bilinçaltıma baskı yapmadığı için bilincim ve bilinç dışımın birleşmesini sağlar. Böylece uyandığımda rüyamı hatırlayabilirim ve beynimin bana anlatmak istediği rahatsız olduğu noktayı kavrarım.
10) Bir anda yeniden başlarım. Ellerime bakarım. Yapılarını incelerim. Ayaklarıma, bacaklarıma, yüzüme dokunurum. Sonra diğer insanlara bakarım. Sonra ağaçlara, çiçeklere, içinde o an bulunmuş olduğum yerin duvarlarına... Sonra da kendi kendime fısıldarım. İşte yaşıyorum...
Google Plus ile Paylaş

Kısaca: Tartar

Panelde şablon düzenle deyip, bu satırı aratarak buraya kısaca hakkımda yazısı yazabilirsiniz.
    BLOGGER YORUMLARI
    FACEBOOK YORUMLARI

0 yorum:

Yorum Gönder