Bumerang - Yazarkafe
İLAHİ KAVUN - Basit Ekonomi

İLAHİ KAVUN

-...Gerçekten de yeterince sebebi vardı. Bir kere babası onu hiç sevmedi. En azından benim gördüğüm bu. Ve bir erkek babası tarafından değer görmemişse bu değersizlik hissini hayatı boyunca üstünden atamaz. Sen de hatırlıyorsun lisedeyken ne kadar sessiz ne kadar mazlum bir çocuktu.
-Evet, dedim.
Hatırlıyordum o çocuğu. Gerçekten de o lise de ezik diye tabir edilen çocuklardandı.
-Annesi  ile Babası boşanınca daha kötü bir duruma düştü. Bir de bunun üstüne çalışması gerekiyordu. Bi ara beraber çalıştınız dimi siz.
-Evet, beraber çalışmıştık. Onunla çalışmış olduğum için mutluyum. Hatta arada işi ben yapar onun da ders çalışmasına izin verirdim. Onca kolinin arasında ÖSS ye hazırlık soru bankası çözerdi.
-Yazık ya... Her neyse. Bunun ailevi durumu iyice bozuldu. Anneannesinin yanına taşındılar en sonunda. Ananesi de bi cadaloz kadın. Bunun dayısını bundan daha çok seviyormuş. Ulan biri oğul diğeri de torun lan en nihayetinde. Ama ananesi harbi hiç sevmiyormuş bunu. Çocuk hayatı boyunca itildi kakıldı. Okulda desen benden başka muhabbet edeni yoktu. Çocuk hayatı boyunca hep yanlış yerde oldu. Müzik ile uğraşmayı çok severdi.
-Ve çok iyi gitar çalardı, diye ekledim.
Mangal ateşi sönmek üzere idi. Son pişen partiyi artık doymak için değil zevkine yiyorduk. Kardeşim gerçekten de iyi bir ocakçıbaşı idi. Her Pazar babamın bahçeli evinde toplanır mangal yapardık. Küçükken bize çok lüks birşey gibi gelirdi bu. Hep zenginler mangal yapardı. Biz de kokusunu içimize çekerdik. Her halde bu yüzden olacak ki acısını çıkarır gibi hiç aksatmadan her Pazar mangal yaparız. Artık hepimiz çalışan çocuklarız. Hem Babamız da bizi görmüş olur haftada bir gün.
Kardeşim şişten sıyırdığı et parçasını sulu sulu yerken bir yandan da sönmekte olan mangalı karıştırıyordu. Babam meyve hazırlayacağını söyleyip içeri girmişti.
Kardeşim, lise arkadaşının hazin öyküsüne devam etti.
-Müzik gerçekten de kendisini ifade edebildiği tek şeydi. Ama o da ileri gitmedi. İsterdim ki o kanalla bir yerlere gelseydi. Ama olmadı. Gene bahtsız çocuk. Lise terk olarak kaldı. Çevresi kötüydü diyeceğim, adamın bir çevresi de yoktu. Yazık liseden sonra fabrikaya girdi. Öyle çocuğun fabrika da ne işi. Oto camları üreten bir fabrikaymış. 'Abi' diyordu. 'adamlarla kafalar hiç uyuşmuyor. Bir bok konuşamıyorum' diyordu. E herhalde uyuşmaz. Neyse bu herif gerçekten hayatından memnun olmamakta haklıydı. O dinlediği müziğinde etkisiyle isyankar bir karakter kazanmıştı. E buna bir çok sebebi de vardı. Hayatında hiç bir şey yolunda gitmeyince, Ailesine sinirli, İşine sinirli falan. Ve bunların hepsi için de Tanrıya sinirli. Liseden beri Tanrının ona haksızlık yaptığını ve bu yüzden onu hiç affetmeyeceğini söylerdi.
Sonra bu bir gün Antalya'ya, bir otele çalışmaya gitmiş.
-E iyi yapmış.
-Dur şimdi. Sonra bu orda çalışırken akşam paydosta gel demişler buna, Kavun karpuz meyve var. Buda gitmiş. Kavun yemiş. Ama sadece kavunu yemiş. Kavun çok lezzetliymiş. Bana anlatırken gözleri parlıyordu.  Kavun sani cennet gibiymiş ağzında. Boğazından geçerken ki gıdıklaması hücrelerine karışana kadar devam etmiş.
-Oha!
-Aynı böyle dedi lan! Neyse sonra durmuş düşünmüş. Demiş ki bu güzelliğin arkasında başka bir şey var. Bu tohumun filizlenişi, bu tadın lifler arasında örülmesi, dilin bu temasa verdiği tepki falan, ohoo uçmuş. Bir anda nebula adam.
-La kavun alt tarafı noolmuş buna, dedim bir yandan gülerek.
-O kavunun tadını unutmamış ve o kavunun gözlerini açtığını söyledi. Artık çok başka bakmaya başlamış hayata. Sanki bir maceraymış gibi. -Çok uzun konuştuk oğlum her şeyi anlattı.- Keşfedilmeyi bekleyen sırlar, dalgalar, gezegenin su miktarı derkeeen... Kelime-i şehadeti getirmiş. Artık beş vakit namaz kılıyormuş.  'Geçmişimden utanç duymuyorum neticede o beni bugünlere getiren yoldu' diyordu. Adam sofumuş oğlum inanamadım. Bir kavun adamın resmen hayatını değiştirmiş.
Babam
-Kim? Kimden bahsediyorsunuz diye sordu bahçeye girerken. Elinde kocaman bir tepside meyve tabağı vardı. Üzüm, kiraz ve Kavun(?)
-Bir arkadaştan baba. Eski bir arkadaş. Geçen karşılaştık da bi oturup muhabbet edelim dedik.
Babamın koyduğu tabakta ki kavunu görünce bu kadar muhabbetin üstüne canımın kavun çekmiş olduğunu anladım. İçten içe ben kavuna değil bilgiye açım diyerek espri yapıyordum. Çatalımı batırıp hemen bir parçayı ağzıma attım.
Kavun gerçekten de çok güzeldi. Hatta aşırı güzeldi. Bir parça daha attım. Bir anda suyuyla dilimin üstüne yayılıyor ve erircesine mükemmel bir tat bırakıyordu. Kardeşime dönüp;
-Oğlum Kavun çok güzel lan! Tadına bak dedim. Bu hem bir espri hemde ciddi bir söylemdi.
Babam ikimize de bakıp gülerek
-Tabi güzel olucak. Şeker serptim üstüne. Bunu bir otelden öğrenmiştim. Otellerde daha lezzetli olsun diye kavunun üstüne hep şeker serperler. Hadi buda benden size bir püf nokta kıyağı olsun, dedi.

Kardeşimle birbirimize bakakaldık.

Google Plus ile Paylaş

Kısaca: Tartar

Panelde şablon düzenle deyip, bu satırı aratarak buraya kısaca hakkımda yazısı yazabilirsiniz.
    BLOGGER YORUMLARI
    FACEBOOK YORUMLARI

0 yorum:

Yorum Gönder