-Dur, çekil kenara! Onu la notası ile mıhlıyacağım!
Bu cümle gözlerimi açtığımda hala kulaklarımda dönüyordu. Bir
rollercoaster (raylar üzerinde gezinilen, lunaparktaki hızlı trenlere verilen
isim) gibi sağ kulağımdan çığlıklar eşliğinde çıkıyor sonra sol kulağımdan
tekrar giriyordu.
Yataktan doğruldum. Salondan televizyon sesleri geliyordu. Bir musluk
açıktı, su akıyordu. Öncelikle üşeyen ayaklarıma bir çözüm bulmalıydım. Hemen
çekmeceden bir çift çorap çıkarıp giydim. Yüzümü yıkamamın biraz kendime gelmem
için iyi olacağını düşündüm. Yataktan kalkıp banyoya yürüdüm. Fakat banyo
sırılsıklamdı. Muhtemelen kardeşim duş almıştı. Ve ne yazık ki normal terlikle
duş almış onu da ıslatmıştı. Bu demek kidir ki... Bizim tuvalette iki terlik
var. Biri parmak arası biri de normal düz. Eğer düz terlik ile duş alınmışsa,
normal terlik ıslanmıştır. Ve ben çorap giymişsem, tuvalete girmek için şimdi
parmak arası terliği giymeliyim. Ama bir kalp buna nasıl dayanabilir. O ayak
başparmağı ve ayak orta parmağı ( bence
Türkçede ayakparmaklarına yeni ve özel isimler bulunmalı) arasına kıvrılan
çorap nasıl bir nefrettir.
Sabah sabah bunu yaşamak istemiyor ve aklımın dehlizlerinde çözümler arıyırdum artık. Çoraplarımı çıkarıp askılığa asmak istedim. Tanrım... O da iğrenç olurdu herhalde. En pratiği o ayakları o parmak arası terliğe geçirmek ve o iğrenç yarım yamalak yaşam hissiyatını sabahın bu saatinde bu tatlı Pazar sabahında sineye çekmek olacaktı. Öyle yaptım...
Sabah sabah bunu yaşamak istemiyor ve aklımın dehlizlerinde çözümler arıyırdum artık. Çoraplarımı çıkarıp askılığa asmak istedim. Tanrım... O da iğrenç olurdu herhalde. En pratiği o ayakları o parmak arası terliğe geçirmek ve o iğrenç yarım yamalak yaşam hissiyatını sabahın bu saatinde bu tatlı Pazar sabahında sineye çekmek olacaktı. Öyle yaptım...
Derler ki insanın uyanmasından 10 dakika süre içerisinde yaşadıkları o
günkü duygu yoğunluğunu oluşturur. Yani eğer 10 dakika içinde sinir olursanız,
o günü sinirli geçireceksinizdir. Bunu bildiğim için kendimi sakinleştirmeye
çalıştım. Terliği giydim. Tamam. Bir sorun yok. Derin nefes al. Buz gibi suyu
yüzüne çarp. Oh... Bir daha. Evet, iyiyim. Bugün Pazar. Ve tadını çıkarmazsam
çok pişman olacağım bir gün. Salona geçtim. Kardeşim Sünger Bob izliyordu.
Lanet olası yağlı bulaşık süng... Evet sakindim. Oturup biraz izleyeyim dedim.
Sünger Bob arkadaşını almaya gidiyordu. Bir kayanın altında yaşayan aptal,
gerizekalı, beyinsiz bir deniz yıldızından başka bir şey değildi arkadaşı. Ama
ben sakin olmalıydım. Fakat bu aptallar deniz altında baloncuk çıkartta
çıkartta o kulakları tırmalayıcı sesle gülerlerken ben sakinleşemiyordum. Hemen
kafamı çevirdim. Gözüme bilgisayarım ilişti. Hemen geçtim karşısına. İnterneti
açtım. Bir an ne yapacağımı düşündüm. Neyseki ellerim gereken adresi çevirdi.
FACEBOOK. Aman yarabbi. Sanal zindan.
O bunu beğenmiş, Biri yorum yapmış, yeni fotoğraf ekleyenler, Profil
fotoğrafı (dar kadraj)... NZT60. Ney? 'Limitless' filmindeki hap artık
piyasada. Gözümü kırpıştırdım. Bu film, bir adamın bir hap alıp beyninin %100
ünü kullanabildiği kurgusal bir filmdi. Ve o hap şuan gerçekten piyasada ise
hepimiz büyük bir tehlikedeydik. Çünkü Türkiye'de kimse o hapı 'Zeki olcam,
Kitap yazabileceğim, Borsada çok başarılı olacağım...' yada en azından 'Bekle
beni matematik' diye almayacaktı. Buna emindim. O filmde adamın her gece yattığı
kadınları düşünüp öyle alacaklardı bu hapı. Çünkü bizim beynimiz... Ve %100...
bu demekti. Filmdeki adam herkesi dövdü diye alacaklardı. Bu tam tamına baş
edilemez bir tehlikeydi aslında. Ve koca bir yalandı gerçektende.
Yazık... Yazıklar olsun. Yanında da hemen bu düşünceyi destekleyen
diğer reklam. T-Pills büyütücüleri. Gelin iktidarsızlar, gelin kompleksli
sapıklar; Hepinize na böyle tedavi... Altında diğer bir reklam '10 günde kaslı
vücut' , yok 'kıllara veda', neymiş 'Dul ve bekar kadınlar seni bekliyor'... Herşey
ne kadarda ulaşılabilirdi değil mi? Ne kadar kolaymış sanki...
Beni ne kurtarabilirdi ki? Bu günü yaşamazsam çok pişman olacaktım.
Buna emindim. Sakinleşmek istiyordum. Karikatürleri okurken gözüme çarpıyordu
reklamlar. Hala arkadan o baloncuklu kahkahaları geliyordu çizgi filmdeki aptal
ikilinin. Ve birden...
Yerimden kalkıp hayalgücümün kapısını çalmaya gittim. Kapı açıktı.
Yatak toplanmamıştı yani. Kapıdan içeri, rüyalarıma girdim. Yeniden
başlayacaktım şimdi. Ve gözlerimi kapattım. Sonra o tanıdık sesi duydum.
-Dur, çekil kenara! Onu la notası ile mıhlıyacağım!
0 yorum:
Yorum Gönder