-EN azından söz vermeyerek yardımcı olabilirsin...
Dedi kadın. Sinirliydi. Konuşurken çamaşır makinesinin
içine elbiseleri fırlatıyordu.
-Hangi biri ile uğraşayım ha! Yorgun argın işten
geliyorum bir de kellemi mi sunayım sana, ne istiyorsun benden be!
Dedi adam. Sinirliydi. Allah belalarını versin
ikisininde.
Yeni evli bu lanet çiftin birde çocukları vardı.
Gerizekalı sümüklü bir çocuk. İkisininde içlerinden 'Nerden geldi başımıza bu
lanet olası?' dediklerini biliyordum. Ama bu, bilinçlerinin toplum için
oluşturulmuş o büyük kısmının çok çok aşağılarında, çok bastırılmış bir yerdeki
düşünceydi. Böyle düşünceleri bulmayı severim. Hemen hemen hayatımın bu
düşüncelerle paralel olduğu kanısındayım.
Bir aynaydı olay. Banyoya alınmış o takımlar vardır ya
hani. Zengin gösterir. Zengin gösterir diye alınan o ucuz mallar ne kadar da
yakışıksız durur. Basit durur oysaki. Ama insanlar parıltılardan bir rakunun
gümüşten hoşlandığından daha fazla hoşlanıyor. Adam tam 1 hafta önce söz verdi
takacağına. O lanet matkabın bu tuvalette çalışmadığına minnetarım ben oysaki.
Gerçekten bana o gürültüyü 10 dakika çekip hayatımın sonuna kadar beni güzel
gösterecek bir aynaya kavuşacağımı söyleseler... Hiç düşünmeden 'Siktirip
gidin' derdim. Ciddiyim. Bu benim için çok fedakar bir karar aslında.
Adam tuvalete girdi. Kadın çamaşırları makineye
atarken adamda klozetin başına geçti. Aletini çıkartıp sapsarı, buhar saçan bir
posta sidiği klozete boşalttı. Kadın hala homurdanmalar şeklinde adamın ne
kadar sorumsuz ve gereksiz yaşadığından bahsediyordu. Söz verdiği hiç bir şeyi
tutmamış ve hala veremeyeceği sözlerin altına yatıyordu. Adam aletini yerine
geri koyduktan sonra homurdanan kadının poposunu avuçladı. Kadın poposunu
kaçıran küçük bir tepkinin ardından homurdanmalarına devam etti. Adam hiç
aldırış etmeden tuvaletten çıktı. Beni deli ediyorlardı.
Adamın içeriden bebeğine şirinlik yapan sesleri
gelmeye başladı. Saçma sapan şirinlik sözleri. Agucuk, Bugucuk, pişşşt...
Kadın onca içini çevirip o şekilde makineye attığı
tşörtün ardından ağrıyan belinin telkini ile yere çömeldi. Dirseğini makinenin
kapısına dayayıp elinide alnına dayadı. Bu düşünceleri seviyorum. Bir aklın
zeminin karoları arasında gezinirler. Pisliktirler. Ve olağan herşeyden daha
gerçektirler.
Hazır değilmiydiler diye düşünüyordu kadın. Hayat bu
şekilde devam edecekti artık. Oysaki... Böyle uygun görüldüğü için böyle devam
etmesi tam bir saçmalıktı. Parmağında ki alyansa bakmasını o kadar çok
istiyordum ki şu an. Bir şeytan olmayı ve kulağına o gençliğini güzelliğini
fısıldamayı. İnsanların karolara eğilmeleri hep hoşuma gitmiştir. İçeriden
gelen gıcık kahkahaları duyuyordu şuan. Aptal bir bebek ve onun hiç babası.
İçeride, tuvalet zeminine çökmüş hiçliğin sikmiş olduğu ana... Bir başparmağım
olsaydı tüm insanların amına koyardım.
Beni gördü.
Yine de iyi dayanmıştım. Klozetin arkasında, sifonun
altında sıkışmış gitmelerini beklemekten artık sıkılmıştım.
Terliğine uzandı. Alt dudağını ısırıyordu. Sanki ben
becermiştim orospuyu. Biliyordum tüm sinirini şimdi benden çıkaracaktı. Beni
Hayatında aklına gelen o düşünceleri aklının karolarında ezdiği gibi ezecekti.
Tüm sinirini benimle gömecek ve sonra nefret ettiği hayata mutlu dönecekti. Tüm
hızımla koşmaya başladım. Üzerimde terliğini kaldırmış bekliyordu. Ben onun
nefret ettiği çocuğu, o sorumsuz kocası, ters çevirdiği tşörtlerdim. Beyaz mı
renkli mi olduğu belirsiz elbiseydim. O ucuz aynasının üzerindeki kireç
lekeleriydim. Poposunun avuçlanması; benim, ..kafasının yanındaki buğulu sidiğim
ben. Bu yüzden Birazdan vücuduma gelecek darbe vücudumun kaldırabileceğinden
fazla bir baskıyı içerecekti.
Durdum. Aniden başka yöne koştum. Hala bekliyordu.
Durdum ve başka yere koştum. Ve o gerçekçi fikirlerden biri gibi. Kafka gibi.
Üzerime inen terlikle... Bir daha inen terlikle... Bir daha inen... Ben o aklın
karoların da gezinen pislik ve gerçek tüm düşünceler gibi ezildim.
Kadın tuvaletten çıkarken en şirin sesiyle bebeğine
seslendi.
0 yorum:
Yorum Gönder