Bumerang - Yazarkafe
Neredeyim ben? - Basit Ekonomi

Neredeyim ben?


Hayatımın kısa öyküsünü anlamlı hale getiren bilimsel bakış şu ki; Froyda göre çocukların 3-5 ve ergenlik çağları, benliklerinin en hamurumsu anları oldukları için, karakterlerine en kalıcı şekiller  verilen yaşlarıdır.
Ben 90 körfez savaşında Bağdat’tan Türkiye’ye geldim.
4 yaşımdaydım. Fazla bir eşyaya ihtiyaç duymadım. Hayatım boyunca da uzun ilişki, sürekli ilişki yaşayamadım. Hayatım boyunca kendime en başarılı olduğum işin gitmek olduğunu söyledim kendim bile duyamayacağım derecede kık ama ikna edici bir sesle.
Tabii bu ilk bakışta biraz sorunlu gelebilir. Aslında amacım da bu yazıda sorunlu yanlarını anlatmak ama şunu da başından söyleyeyim: Her hayat onu hakkı vererek yaşayacak olana verilir. Ben hakkını veriyorum galiba. Çünkü başka türlü bir hayat sıkıcı olurdu, bu yönüne şahit oldum.
Sabah MHP milletvekili adaylarıylaydım. Hepsi çok sağlam adamlar. Konuşmaları düzgün. Oturup kalkmaları düzgün. Herşeyin ötesinde inandıkları idealler ve bir dünya görüşleri var. Bu bile onlara saygı duymaya yeter bana göre. En azından konuştuğunuz zaman sesin onlara çarpıp size geri döndüğünü hissediyorsunuz. İşte karşınızda evren içinde kütleye sahip bir varlık... Akşam da bir arkadaşıma uğrayam dedim. Oturduğum gibi açmaz mı kürtçe şarkıyı. Adamlar da nasıl bir ‘cover’ yapmışlarsa... Gayet dinletiyor. Çocuk bir yandan başından geçen komik olayları anlatıyor. Nasıl da gülüyoruz... Nasıl ya? Nasıl da gülüyoruz öyle?
Nasıl da eğleniyorum... Nasıl eğleniyorum?
Çocuk bir cisim. Adamlar bir cisim. İnsanlar bu tiplere sıfatlar vermiş. Birine ülkücü demiş. Diğerine kürt demiş. İyi de ben neyim a.ına ko.im. Ben Bağdatlımıyım... yo... Getir karşıma arabı iki kelime edebilirsem... o da artık telafuzu ‘’gidiyorsun mu?’’ tadında. E ben müzikle uğraşırım. Kendimce çalarım. Ama rockçımıyım. Yok olamadık. Blues mu? Aga ne gezer bizde o teknik. Popçumuyum? Ne popülarite düşkünlüğümü gördün de soruyon.
Ama eğleniyorum. Türbanlı arkadaşım geliyor. Eğleniyorum. Lazı geliyor. Eğleniyorum. Atesit, Kemalist, ülkücü, (Hamam tellalı arkadaşım var benim bu arada. Ne zamandır çağırıyor hala gidemedim.) eh babam be... Hepsinde ayrı bakış ayrı mizah ayrı hüzün. Ve böyle geçiyor zaman. Bakıyorum, izliyorum ve yorumluyorum kendimce. Güzel yanı gibi mi geldi sana bu? Tam üstüne bastın. İşte güzel yanı da bu. Ama merak etmiyor da değilim. Peki beni kim izliyor. Ben neyim nerdeyim. Tüm insanların benim için atfettiği sıfat ne?  
Sıfatım yok. Sıfatsızım. O adamların bir sıfatı var ama. Onlar Metalci, onlar kürt, onlar arap, onlar ülkücü, onlar siyonist. Yağmurlu havada şemsiye, sıcak temasta kurşun yelek gibi: Sıfat!
Anlamadım gitti. O müziğin anlamadığım sözlerinin arasında. Dedim ki peki ben neyim. Benim türüm nerede. Ben nerede kendimi ait hissedecem. Bir şeyler hiç ömrüm boyunca sahiplenmemiş beni. Bende bu yaşıma kadar alışmışmıyım artık. Yoksa hiç gerek mi duymamışım. Yazının başında dedim, bir sorun değil bu. Sadece tahlil yapıyorum kendimi. Ben niye Türk olamıyorum. Ben niye Arap da olamıyorum. Niye rockçıda değilim (ama giyim tarzım öyle biraz sanki).
Çünkü ben daha önce yaşanmamış bir hayatı yaşıyorum. Bunun farkına varmam geç oldu o anlamadığım müziğin sözleri arasında. Şimdi size bencilce gelebilir bu sözüm belki. Ama benim hayatımın kuralları başından çürüdü. Çünkü hiç birimizin aslında ait olduğu bir yer yok. Ve bu korku bizi öyle bir savunmaya itiyor ki. Yağmurlu havada sıfatımızı gökyüzüne kaldırıyoruz. Ne yapıyoruz? Ülkücü oluyoruz. Yada kürt kardeşlerimizi buluyoruz. Olmadı mı? Uzat saçı... Berbere para vermezsin hem. Belirlidir kuralları. Şunları yaparsın bunları yapmazsın. Artık bir savunmanda vardır ‘Ben Böyleyim’. Doktirinlerin dışına çıkmazsan seni savunacak birileri de vardır. Zaten seni yetiştireceklerde vardır. Sende büyünce başkalarını bu yolda yetiştireceksin.
Bende onlar yok ne yazık ki. Öyle değişikti ki uymadı. Beşikte John Lennon dinlersen Serdar Ortaçın şarkısını bilmezsin. Ama onu da biliyorum işte. Bir kural yok anlayacağın. Eğlenceli değil mi? Altına saklanabileceğim bir sıfat yok.
 Ve yağmur...
Çok güzel yağıyor...
Google Plus ile Paylaş

Kısaca: Tartar

Panelde şablon düzenle deyip, bu satırı aratarak buraya kısaca hakkımda yazısı yazabilirsiniz.
    BLOGGER YORUMLARI
    FACEBOOK YORUMLARI

0 yorum:

Yorum Gönder